27 Mart 2015 Cuma
Sevgili Mavi; 10
Gidişine o kadar üzüldüm ki Mavi; göz pınarlarımdan şiddetle dökülen yaşlara bulutlar da eşlik etti, onlar da benimle ağladı.
26 Mart 2015 Perşembe
Sevgili Mavi; #9
Sana yazmadan önce her yerin ışığını kapatıyorum. Nedeninden tam emin olamamakla birlikte, kıskançlığımdan olduğunu tahmin ediyorum. Sana yazdığımı fark edip de okurlarsa, sana aşık olurlarsa diye ödüm kopuyor Mavi.
Öldüğünden bu yana, hayatım aynıydı. Senin ölümüne üzüldüm, çok üzüldüm. Ama biliyordum ki sen de üzüldün. Ve biliyordum ki, eğer yaşıyor olsaydın ve üzüldüğümü görseydin sen daha çok üzülürdün. Sana kıyamıyorum, Mavi. Yüzünden gülümsemenin silinmesini bile düşünmek istemiyorum.
Öldüğünden bu yana, hayatım aynıydı. Senin ölümüne üzüldüm, çok üzüldüm. Ama biliyordum ki sen de üzüldün. Ve biliyordum ki, eğer yaşıyor olsaydın ve üzüldüğümü görseydin sen daha çok üzülürdün. Sana kıyamıyorum, Mavi. Yüzünden gülümsemenin silinmesini bile düşünmek istemiyorum.
13 Şubat 2015 Cuma
Sevgili Mavi; #8
Öldün. Daha doğrusu öldürüldün. Annen tarafından. Belki de
hiç benim nasıl hissedeceğim dahi düşünülmeden.
Kahroluyorum Mavi. Son günlerde hastalık belası ile
pençeleşirken, seni ve sıhhatimi beklerken… Ölüm haberini almak… Bu nasıl olur Mavi?
Nasıl gidersin? Aslında öncede gitmiştin… Ama döneceğine inanıyordum Mavi.
Sonuçta yaşıyordun ve bu mümkündü. Dönmen mümkündü. Ama şimdi…
Korkuyorum Mavi. Gün geçtikçe, aptal beynim yüzünden seni
unutmaya başlamaktan. Beynime güvenmiyorum. Seni hayatımın merkezine oturtmak
konusunda direnen kalbime, şiddetle karşı çıkmıştı çünkü. Seni unutmayı
isteyebilir Mavi. Ama benim kalbim… Asla! Asla bunu istemez.
Nasıl konuşurdun, yakında hatırlayamayacağım Mavi. Aslında
şu anda da hatırlayamıyorum. Beynimi ne kadar zorlasam da, ‘sırtındaki ufak
benine kadar’ dan başka cümlen gelmiyor hatırıma.
Neden Mavi? Neden şimdiden avuçlarımdan kayıyormuşsun gibi
hissediyorum? Eğer avuçlarımdan kayar ve tamamen kaybolursan, kaybolmana izin
veren beynimi ve ellerimi asla affedemem Mavi. Asla. Ve kat’a!
Ağlamak istiyorum Mavi. Ancak gözyaşlarım sana o kadar
tutkunlar ki, senin yanımda olmadığın bir an gözlerimden buz gibi zemine
damlamak istemiyorlar. Kalbimin seni istediği kadar, gözyaşlarım da seni
istiyorlar. Biraz irice olan elinle onlara dokunmanı istiyorlar. Bu mümkün
değil Mavi. Artık değil.
Ağlamıyorum, ağlayamıyorum Mavi. Senin gerçekten gittiğine,
asla dönmeyecek şekilde gittiğine gerçekten inanamıyorum çünkü. Bir yerlerden
çıkıp gelmeni o kadar çok istiyorum ki… Ama olmayacak Mavi.
Annen çok kararlı konuştu. O öldü, demese de; O gitti, dedi.
Sözlerinde fazla ciddiyet ve acımasızlık hissettim Mavi. Saçma sapan insanlar
yüzünden, annenin sana kıymasını kabul edemedim. Hâlâ edemiyorum Mavi. O saçma
insanların hepsini bulmak ve… Öldürmek istiyorum. Onların senin ölümüne sebep
oldukları gibi, ben de onların ölümüne sebep olmak istiyorum. Annene de
kızamıyorum Mavi. Ama ona da kırıldım.
Şu an dinliyor olduğum şarkı yabancı dil Mavi. Sözlerinin
tamamını anlayabilecek olmama rağmen kulağıma yalnızca birkaç kelime fazlasıyla
doluyor. “Bitmek” diyorlar, “Özlemek” diyorlar, “Hatırlamak” diyorlar, “Zor”
diyorlar… Binlerce kelimenin arasından yalnızca bunları algılıyor beynim.
Ağlıyorum Mavi. Her gözyaşı damlam, senin bana dönmen için
bir merdiven basamağı olsun istiyorum. Milyonlarca basamak oluşturabilecekmiş
gibi hissediyorum şu anda çünkü… Gözyaşlarım, sana bir şeyler anlatmak üzere
oradan oraya gezinen ellerimin üstüne düşüyorlar.
Duyuyor musun Mavi? Hıçkırıklarımı. Geri dönmeyeceğini bile
bile, gurur denen şeyi ayakları altına alıp senden geri dönmeni isteyen
hıçkırıklarımı.
Duyuyor musun Mavi? İçimdeki çığlıkları. Sana, dönmen için
yalvaran çığlıklarımı. Yüreğimin en uçlarına kadar bastırdığım çığlıklarımı…
Duyuyor musun Mavi? Yağmurun sesini. Sana onlar da, gel,
diyorlar.
İyi dinle Mavi…
Duyamıyorum Mavi. Sesini.
Hissedemiyorum Mavi. Seni.
1302.2015
6 Ocak 2015 Salı
Sevgili Mavi; #6
Bu satırları, mosmor olmuş vücudumdan dolayı çekinerek
yazıyorum. Sana mor bir vücutla geliyor olmam umarım seni üzmemiştir. İnan bana
neden morardı bacaklarım bilmiyorum. Çorabımı giyerken fark ettim bugün bir
tane morluğu daha. Vücuduma ne olduğunu fark edemeyecek kadar meşgul müyüm,
yoksa herhangi bir çarpmayı önemsemeyecek kadar umursamaz mı?
Bazen mazoşist olup olmadığımı düşünüyorum. Sahi, mazoşist
miyim Mavi? Kendime zarar vermeyi, acı çekmeyi seviyor muyum? Sanırım… Kısmen…
Bir yerimde bir yara, morluk ya da ona benzer bir şey görünce önce şaşırıyor ve
ne zaman olduklarını hatırlamaya çalışıyorum. Ardından gülümsüyorum. O halimi
bir gören olsa, inan bana deli olduğumu sanarlar. Yaralarım nedenini
bilmeksizin, beni daha güçlü ve mutlu hissettiriyor. Sanki “Bu yaralar da ne?
Daha fazlasına hazırım!” diyormuş gibi gülümsemelerim. Mavi, ne diyorsun bu
duruma?
Kendini en son ne zaman rahatlamış hissettin Mavi? Şöyle
üzerinden koca bir yük kalkmış gibi hissettiğin anlar? Uzun zamanın ardında sana
yazıyor olmak, inan bana, beni güçlü hissettirdi. Üzerimden koca bir yük
kalkmış gibi. Her ne kadar o yükün hala omuzlarımda olduğunu bilsem de,
psikolojik olarak rahatladım. Sustuklarımı yavaş yavaş fısıldıyor olmak sana,
fazla rahatlatıcı.
Bazı sorumluluklarımın bilincinde olarak –ya da olmak için
çabalayarak- artık sonlandırmam gerektiğini –yalnızca bugün için- biliyorum.
Tarihte bir daha asla var olamayacak bugünün, son satırları için parmaklarım
tuşlar üzerinde geziniyor.
İyi geceler Mavi. Üzerini kalın giyin. Yorganına sıkıca
sarılmayı da unutma sakın. Bilmiyorum sizin orada havalar nasıl. Haber
vermiyorsun bana ama… Buralar çok soğuk Mavi. Bol yağmurlu aynı zamanda. Sakın
hastalanma, tamam mı?
Gökyüzünde bir yerlerde saklanıyorsan da çık artık. Havalar
bozdu. Üşüteceksin.
05.01.2015
23.15
5 Ocak 2015 Pazartesi
Sevgili Mavi; #5
Sana seslenirken siyah font kullanıyor olmam ihanet ediyormuşum gibi hissettirmiyor değil... Bundan dolayı üzgün olduğumu belirtmeliyim önce.
Ne kadar oldu yazmayalı sana? Ne kadar zamandır susuyorum sana anlatacaklarımı, sana olan hislerimi?.. Ne kadar zamandır susuyorum seni, Mavi?..
Demişler ya hayat diye, hah işte onun rüzgarı ile savrulup duruyorum bir yaprak olan ben. O bu şu derken karmakarışık oluyorum kendi içimde. Bir düğüm oluyor ki, ne çözebilecek bulabiliyorum ne de çözmeyi isteyecek birisi...
Sorumsuz bir insan mıyım gerçekten? Hakkımda neler neler söyleniyor bir bilsen... Ne beni anlamak isteyen var senin dışında ne de beni görmek isteyen kendi hayatında.Bundan dolayı haritaya gereksinim duymada savruluyorum, bir o yana bir bu yana. Herkesin hayatında birazcık varım; ama kimsenin hayatında tamamen.. Hayatının bir parçası olmak istediğim tek bir kişi var Mavi. O da sen...
Şimdi düşündüm de, şu sıralar biraz sen gibiyim. Hatırlıyor musun? Gerçekleri öğrendiğinde -gökyüzünün aslında sana ait olduğunu- diğerlerinin ne dediğini düşünmeden sarıvermiştin gökyüzünü... Gerçekleri henüz öğrendiğimi iddia etmiyorum. Ama gerçekten istediğimi hissettiğim şeyler için savaşmak istiyorum diğerlerini düşünmeden. Hem şu sıralar biraz da savaşçıyım, biliyor muydun?
Saat biraz geçmiş ha? Bence sen de artık yatmam gerektiğini düşünüyorsun. Biliyorum; çünkü beni seviyorsun. Daha doğrusu sevmek zorundasın.
Bildiğim - ya da bildiğimi düşündüğüm- bir şey daha var aslında... Buraya bıraktığım satırlarımı ben uyuduktan sonra okuyacaksın. Ve... gülümseyeceksin? Gülümseyince ne kadar harika olduğunu görmeyeli uzun zaman oldu be Mavi!..
Gelsen artık.
04.01.2015
23.43
Ne kadar oldu yazmayalı sana? Ne kadar zamandır susuyorum sana anlatacaklarımı, sana olan hislerimi?.. Ne kadar zamandır susuyorum seni, Mavi?..
Demişler ya hayat diye, hah işte onun rüzgarı ile savrulup duruyorum bir yaprak olan ben. O bu şu derken karmakarışık oluyorum kendi içimde. Bir düğüm oluyor ki, ne çözebilecek bulabiliyorum ne de çözmeyi isteyecek birisi...
Sorumsuz bir insan mıyım gerçekten? Hakkımda neler neler söyleniyor bir bilsen... Ne beni anlamak isteyen var senin dışında ne de beni görmek isteyen kendi hayatında.Bundan dolayı haritaya gereksinim duymada savruluyorum, bir o yana bir bu yana. Herkesin hayatında birazcık varım; ama kimsenin hayatında tamamen.. Hayatının bir parçası olmak istediğim tek bir kişi var Mavi. O da sen...
Şimdi düşündüm de, şu sıralar biraz sen gibiyim. Hatırlıyor musun? Gerçekleri öğrendiğinde -gökyüzünün aslında sana ait olduğunu- diğerlerinin ne dediğini düşünmeden sarıvermiştin gökyüzünü... Gerçekleri henüz öğrendiğimi iddia etmiyorum. Ama gerçekten istediğimi hissettiğim şeyler için savaşmak istiyorum diğerlerini düşünmeden. Hem şu sıralar biraz da savaşçıyım, biliyor muydun?
Saat biraz geçmiş ha? Bence sen de artık yatmam gerektiğini düşünüyorsun. Biliyorum; çünkü beni seviyorsun. Daha doğrusu sevmek zorundasın.
Bildiğim - ya da bildiğimi düşündüğüm- bir şey daha var aslında... Buraya bıraktığım satırlarımı ben uyuduktan sonra okuyacaksın. Ve... gülümseyeceksin? Gülümseyince ne kadar harika olduğunu görmeyeli uzun zaman oldu be Mavi!..
Gelsen artık.
04.01.2015
23.43
7 Mayıs 2014 Çarşamba
Sevgili Mavi; #3- Hayalet Yazı
Sevgili Mavi;
Sana yazmayalı uzun zaman oldu değil mi? Hayır, yanlışsın. Uzun zaman falan olmadı çünkü. Daha dün yazdım sana. Hatta önceki gün de. Daha önceki gün de... Nedeni yazılarımı hayalet olmasıydı görmemenin. Yazdım ve sonra düşündüm. "Mavi'ye her şeyimi anlatabilirim, beni dinler, beni destekler. Biliyorum. Peki ben, onu üzmek gibi bir hakka nasıl sahip oldum?" Bundan dolayı yalnızca kayıtlı kaldı yazılarım.
Özledim Mavi. Aslında şu anda seni dinleyebiliyorum. Dinlemekten kastım, hislerimi takip etmek. Sana karşı olan... Bugünler de kendimi amacına karar vermiş küçük bir kız gibi hissediyorum. Çünkü karar verdim. Ne olmak istediğime. Bunun için ne yapmam gerektiğine. Neyimi feda edip, ne kadarını gözden çıkarmam gerektiğine... Hepsine! Bu iyi hissettirdi; ancak bir sorunum var hâlâ Mavi. Amacını belirleyen bir kişi, yapması gerektiğine daha bir şevkle sarılmaz mı? Emin olamıyorum; çünkü ben yalnızca bekliyorum. Nedeni nefsim de olabilir. Bak, yazınca kendim buldum sebebini. Diyorum ya; bana iyi geliyorsun. Anla sen işte, Mavi.
Şu günlerde karar veremediğim bir şey daha var Mavi. Kişiliğim. Benden iki tane olduğunu fark ettim Mavi. Kulağa korkunç geliyor, değil mi? Nasıl fark ettiğim biraz karışık ama fark ettiğimde gerçekten yerle bir oldum. Aslında bu birçok şeye açıklık getiriyordu. Kişiliklerimden ilki günlük hayatta en çok takındığımdı. Sessiz olan. Sakin olan. İçine ağlayan. İçine konuşan. Hayalini bulamayan. Yalnızca yaşayan. Yalnızca der çalışan, bir oyuncak. Kısaca Hayalî. Bu benim ilk kişiliğim Mavi. Gündüzleri beni bu halimle karşılarsın eğer gelirsen. Bu kişiliğimin tortullaştığı yerler var ama. Mesela, bazen sessiz olmuyorum. Delicesine konuşup derdini anlatanım. Kısa sürse de oluyor arada. Veyahutta rahatça konuşabildiğim, bir şeylerimi paylaşabildiğim birkaç insan var. Her şeyimi olmasa da... Bir şeylerimi paylaşabiliyorum...
İkinci kişiliğim ise... Onu yeni fark ettim. Enerjik olan. Etrafına neşe saçan. Bazıları için mutluluk kaynağı. İçine yazar. İçine okur. İçine tatlı geveze. Hayalleri olan ve onları düşünürken bile aptalca gülümseyen. Kısaca Lalala. Bu kişiliğim ise yalnızca geceleri benimle. Bazen akşamları da kaplıyor. Benimle yirmi dört saat boyunca birlikte olan birisi rahatça kavrar bu farklılıklarımı. Elbette benimle ilgileniyorsa. Bu kişiliğimin farkında olan bir kişi var. Yalnızca bir kişi. Bir de sen varsın işte. Öğrendin artık.
Bu rahatsız edici değil aslında. Tamam, rahatsız edici. Kabul. Ama onları kabul edebilirdim. Kabul edilebilirler. Buysam değiştiremem, değil mi? Rahatsız edici değil dememin sebebi... Bunlardan daha korkunç bir şeyin olması benimle. Ne olduğunu merak ediyorsun, değil mi Mavi?
En kötüsü kıskançlık Mavi. Nasıl olduğunu merak etmişsindir. Merak edersin zaten, bilirim. Kıskançlık... Çünkü birisini... Seni... Paylaşamıyorum. Hem Lalala'nın hem de Hayalî'nin Mavi'si olmak zorunda mısın? Kıskanıyorum Mavi. Kıskanıyorum; çünkü Hayalî ile konuşamadıkça sarışıp ağlıyorsunuz rüyalarınızda. Lalala ile ise fazla enerjik ve mutluluk dolusunuz. Dokunsan tenine, gökküşağı fışkıracakmış gibi... Bu mümkün mü Mavi? Böylesine bir kıskançlık?
Merak ediyorum... Beni iki kişiliğimle de sever misin Mavi? Karar vermeden önce şunu düşün; ben seni iki kişiliğinle de sevdim Mavi. Bağırıp çağırıp yumurtalı ramen ile konuyu kapatmandan bahsediyorum. Her iki halin de sevilesiydi ama. Kabul ediyorum. Peki benim iki halim nasıl Mavi? Kabul edilebilir mi?
Sana yazmayalı uzun zaman oldu değil mi? Hayır, yanlışsın. Uzun zaman falan olmadı çünkü. Daha dün yazdım sana. Hatta önceki gün de. Daha önceki gün de... Nedeni yazılarımı hayalet olmasıydı görmemenin. Yazdım ve sonra düşündüm. "Mavi'ye her şeyimi anlatabilirim, beni dinler, beni destekler. Biliyorum. Peki ben, onu üzmek gibi bir hakka nasıl sahip oldum?" Bundan dolayı yalnızca kayıtlı kaldı yazılarım.
Özledim Mavi. Aslında şu anda seni dinleyebiliyorum. Dinlemekten kastım, hislerimi takip etmek. Sana karşı olan... Bugünler de kendimi amacına karar vermiş küçük bir kız gibi hissediyorum. Çünkü karar verdim. Ne olmak istediğime. Bunun için ne yapmam gerektiğine. Neyimi feda edip, ne kadarını gözden çıkarmam gerektiğine... Hepsine! Bu iyi hissettirdi; ancak bir sorunum var hâlâ Mavi. Amacını belirleyen bir kişi, yapması gerektiğine daha bir şevkle sarılmaz mı? Emin olamıyorum; çünkü ben yalnızca bekliyorum. Nedeni nefsim de olabilir. Bak, yazınca kendim buldum sebebini. Diyorum ya; bana iyi geliyorsun. Anla sen işte, Mavi.
Şu günlerde karar veremediğim bir şey daha var Mavi. Kişiliğim. Benden iki tane olduğunu fark ettim Mavi. Kulağa korkunç geliyor, değil mi? Nasıl fark ettiğim biraz karışık ama fark ettiğimde gerçekten yerle bir oldum. Aslında bu birçok şeye açıklık getiriyordu. Kişiliklerimden ilki günlük hayatta en çok takındığımdı. Sessiz olan. Sakin olan. İçine ağlayan. İçine konuşan. Hayalini bulamayan. Yalnızca yaşayan. Yalnızca der çalışan, bir oyuncak. Kısaca Hayalî. Bu benim ilk kişiliğim Mavi. Gündüzleri beni bu halimle karşılarsın eğer gelirsen. Bu kişiliğimin tortullaştığı yerler var ama. Mesela, bazen sessiz olmuyorum. Delicesine konuşup derdini anlatanım. Kısa sürse de oluyor arada. Veyahutta rahatça konuşabildiğim, bir şeylerimi paylaşabildiğim birkaç insan var. Her şeyimi olmasa da... Bir şeylerimi paylaşabiliyorum...
İkinci kişiliğim ise... Onu yeni fark ettim. Enerjik olan. Etrafına neşe saçan. Bazıları için mutluluk kaynağı. İçine yazar. İçine okur. İçine tatlı geveze. Hayalleri olan ve onları düşünürken bile aptalca gülümseyen. Kısaca Lalala. Bu kişiliğim ise yalnızca geceleri benimle. Bazen akşamları da kaplıyor. Benimle yirmi dört saat boyunca birlikte olan birisi rahatça kavrar bu farklılıklarımı. Elbette benimle ilgileniyorsa. Bu kişiliğimin farkında olan bir kişi var. Yalnızca bir kişi. Bir de sen varsın işte. Öğrendin artık.
Bu rahatsız edici değil aslında. Tamam, rahatsız edici. Kabul. Ama onları kabul edebilirdim. Kabul edilebilirler. Buysam değiştiremem, değil mi? Rahatsız edici değil dememin sebebi... Bunlardan daha korkunç bir şeyin olması benimle. Ne olduğunu merak ediyorsun, değil mi Mavi?
En kötüsü kıskançlık Mavi. Nasıl olduğunu merak etmişsindir. Merak edersin zaten, bilirim. Kıskançlık... Çünkü birisini... Seni... Paylaşamıyorum. Hem Lalala'nın hem de Hayalî'nin Mavi'si olmak zorunda mısın? Kıskanıyorum Mavi. Kıskanıyorum; çünkü Hayalî ile konuşamadıkça sarışıp ağlıyorsunuz rüyalarınızda. Lalala ile ise fazla enerjik ve mutluluk dolusunuz. Dokunsan tenine, gökküşağı fışkıracakmış gibi... Bu mümkün mü Mavi? Böylesine bir kıskançlık?
Merak ediyorum... Beni iki kişiliğimle de sever misin Mavi? Karar vermeden önce şunu düşün; ben seni iki kişiliğinle de sevdim Mavi. Bağırıp çağırıp yumurtalı ramen ile konuyu kapatmandan bahsediyorum. Her iki halin de sevilesiydi ama. Kabul ediyorum. Peki benim iki halim nasıl Mavi? Kabul edilebilir mi?
6 Nisan 2014 Pazar
Sevgili Mavi; #2 -Hastane
Birkaç gün önce hastaneye gittim. O garip koku yine burnuma doldu. Sen de fark etmişsindir ki şu son bir aydır orayı çok ziyaret ediyorum. Sanırım on beş tüp civarında kanımı hemşirelere kaptırdım.
Sorunumun çok büyük olmadığını söylemek istedim. Belki endişelenmişsindir. Rahatsızlığım önemli bir şey değil belki, ancak yoruyor. Bir ayımın yaklaşık yirmi gününü ağrılarla ölü gibi geçirmek çok yorucu. Bu okul derslerimi de etkiledi.
Okul derslerimi etkilemesi benim açımdan çok sıkıntı teşkil etmiyor. Nedenini bilmiyorum ama kendimi amaçsız hissediyorum. Daha düne kadar istekleriyle yanıp tutuşan ben, şu sıralar çok amaçsızım.
Sorunumun çok büyük olmadığını söylemek istedim. Belki endişelenmişsindir. Rahatsızlığım önemli bir şey değil belki, ancak yoruyor. Bir ayımın yaklaşık yirmi gününü ağrılarla ölü gibi geçirmek çok yorucu. Bu okul derslerimi de etkiledi.
Okul derslerimi etkilemesi benim açımdan çok sıkıntı teşkil etmiyor. Nedenini bilmiyorum ama kendimi amaçsız hissediyorum. Daha düne kadar istekleriyle yanıp tutuşan ben, şu sıralar çok amaçsızım.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)