Öldün. Daha doğrusu öldürüldün. Annen tarafından. Belki de
hiç benim nasıl hissedeceğim dahi düşünülmeden.
Kahroluyorum Mavi. Son günlerde hastalık belası ile
pençeleşirken, seni ve sıhhatimi beklerken… Ölüm haberini almak… Bu nasıl olur Mavi?
Nasıl gidersin? Aslında öncede gitmiştin… Ama döneceğine inanıyordum Mavi.
Sonuçta yaşıyordun ve bu mümkündü. Dönmen mümkündü. Ama şimdi…
Korkuyorum Mavi. Gün geçtikçe, aptal beynim yüzünden seni
unutmaya başlamaktan. Beynime güvenmiyorum. Seni hayatımın merkezine oturtmak
konusunda direnen kalbime, şiddetle karşı çıkmıştı çünkü. Seni unutmayı
isteyebilir Mavi. Ama benim kalbim… Asla! Asla bunu istemez.
Nasıl konuşurdun, yakında hatırlayamayacağım Mavi. Aslında
şu anda da hatırlayamıyorum. Beynimi ne kadar zorlasam da, ‘sırtındaki ufak
benine kadar’ dan başka cümlen gelmiyor hatırıma.
Neden Mavi? Neden şimdiden avuçlarımdan kayıyormuşsun gibi
hissediyorum? Eğer avuçlarımdan kayar ve tamamen kaybolursan, kaybolmana izin
veren beynimi ve ellerimi asla affedemem Mavi. Asla. Ve kat’a!
Ağlamak istiyorum Mavi. Ancak gözyaşlarım sana o kadar
tutkunlar ki, senin yanımda olmadığın bir an gözlerimden buz gibi zemine
damlamak istemiyorlar. Kalbimin seni istediği kadar, gözyaşlarım da seni
istiyorlar. Biraz irice olan elinle onlara dokunmanı istiyorlar. Bu mümkün
değil Mavi. Artık değil.
Ağlamıyorum, ağlayamıyorum Mavi. Senin gerçekten gittiğine,
asla dönmeyecek şekilde gittiğine gerçekten inanamıyorum çünkü. Bir yerlerden
çıkıp gelmeni o kadar çok istiyorum ki… Ama olmayacak Mavi.
Annen çok kararlı konuştu. O öldü, demese de; O gitti, dedi.
Sözlerinde fazla ciddiyet ve acımasızlık hissettim Mavi. Saçma sapan insanlar
yüzünden, annenin sana kıymasını kabul edemedim. Hâlâ edemiyorum Mavi. O saçma
insanların hepsini bulmak ve… Öldürmek istiyorum. Onların senin ölümüne sebep
oldukları gibi, ben de onların ölümüne sebep olmak istiyorum. Annene de
kızamıyorum Mavi. Ama ona da kırıldım.
Şu an dinliyor olduğum şarkı yabancı dil Mavi. Sözlerinin
tamamını anlayabilecek olmama rağmen kulağıma yalnızca birkaç kelime fazlasıyla
doluyor. “Bitmek” diyorlar, “Özlemek” diyorlar, “Hatırlamak” diyorlar, “Zor”
diyorlar… Binlerce kelimenin arasından yalnızca bunları algılıyor beynim.
Ağlıyorum Mavi. Her gözyaşı damlam, senin bana dönmen için
bir merdiven basamağı olsun istiyorum. Milyonlarca basamak oluşturabilecekmiş
gibi hissediyorum şu anda çünkü… Gözyaşlarım, sana bir şeyler anlatmak üzere
oradan oraya gezinen ellerimin üstüne düşüyorlar.
Duyuyor musun Mavi? Hıçkırıklarımı. Geri dönmeyeceğini bile
bile, gurur denen şeyi ayakları altına alıp senden geri dönmeni isteyen
hıçkırıklarımı.
Duyuyor musun Mavi? İçimdeki çığlıkları. Sana, dönmen için
yalvaran çığlıklarımı. Yüreğimin en uçlarına kadar bastırdığım çığlıklarımı…
Duyuyor musun Mavi? Yağmurun sesini. Sana onlar da, gel,
diyorlar.
İyi dinle Mavi…
Duyamıyorum Mavi. Sesini.
Hissedemiyorum Mavi. Seni.
1302.2015